Aslında çok kötü bir hayatta yaşamamış. Özellikle gece hayatına çok takılmış ve bunuda isteyerek yapmış. Fransız gece yaşayışı ve şaşaalı yaşamak daha cazip gelmiş Sanatçıya. Biraz sakatlığından dolayı eziklik duymuş ama bunuda belki böylelikle aşmayı becermiş diye düşünüyorum.
Lautrec'in resimlerini Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesin'de Grafik Bölümünü okurken Sanat Tarihi dersinde görmüştük.İlk defa o zaman hayran olmuştum.Evet yaşamı içler acısı,bize belki yaşamı,dünyaya bakışı ters gelebilir ama kendi istediği gibi yaşamış.Yalancılıktan riyakarlıktan uzak!Olduğu gibi...:)
Henri de Toulouse-Lautrec 24 Kasım 1864'te doğan Henri de Toulouse-Lautrec döneminin farklı, ilginç kişiliklerinden biri ve tarzı, yaklaşımı, ele aldığı konularla da kendine has bir üslup yaratan sanat tarihinin en önemli ressamlarından ve illüstratörlerinden biriydi. Henüz 10 yaşındayken desen çalışmalarına başladı, 14 yaşında ilk önce sol kalça kemiğini, ertesi yıl ise sağ kalça kemiğini kırdı. Yatağa bağlı kaldığı yıllarda sanatına daha çok zaman ayırmaya başladı ve aristokrat ailesinin yakın dostları olan René Princeteau'nın atölyesinde aldığı derslerden sonra, Bonnat ve Cormon atölyelerinde çalışmaya başladı.Montmartre'da bir atölye kiralayarak kendini gece yaşamına, kabarelere, dans klüplerine verdi. Her gece buralara giderek (özellikle Moulin Rouge'a) resimler yapmaya başladı. 1884 yılında kabare sahibi ve şarkıcı Bruant, Toulouse Lautrec'ten şarkıları için illustrasyonlar yapmasını istedi ve işlerinin kabare salonunda sergilemesini de izin verdi.Moulin Rouge la Goulue afişiyle büyük ün kazandı. Bunun dışında birçok gösteri afişi yaptı, taş baskıya ağırlık verdi ama işleri yolunda gitmemeye başladı. Sakatlık ve frengi yüzünden sağlığı gitgide bozulmaya başlamıştı. Bunun yanına alkol de eklenince bir skandal yaşamamak isteyen annesi onu Neuilly sur Seine'de bir sanatoryuma yatırdı. Ancak hastaneden çıktıktan sonra tekrar içkiye başlayan Lautrec ertesi yıl Malrome Şatosu'nda öldü."Güzelim dünyadan nefret eden bu soylu kişi; en güzel, en değerli çiçeklerin dahi terk edilmiş topraklar üzerinde ve çöpler arasında yetiştiğine inanıyordu. Bütün insanları seviyordu ama; derinlemesine yaralanmışları daha çok seviyordu. Kötü eğilimler arasında onun nefret ettiği şeyler; sinsilik, ikiyüzlülük ve yapmacık davranışlardı. Sadeydi, gerçeği yansıtıyordu. Çirkinliğine karşın benzersizdi." (Federico Fellini)(Eczacıbaşı Sanal Müzesi'nden Onur Murat Bekem'in yazısından yararlanılmıştır.)-- Edited by picasso at 12:38, 2007-04-24