ÜYE GİRİŞİ
İSİM 
 
PAROLA 
    beni hatırla  
Post Info TOPIC: GAINSBOROUG ve REYNOLDS: İDİL VE LİR


yeniyiz galiba

durum: Offline
Mesajlar: 1
Tarih:
GAINSBOROUG ve REYNOLDS: İDİL VE LİR
Kalıcı Link   


GAİNSBOROUGH VE REYNOLDS: İDİL VE LİR

Apollon ve Dionysos, Matisse ve Picasso ya da Gainsborough ve Reynolds... Birbirlerine benzemeseler de , birlikte anılmalarına neden olacak kadar farklılıkların ya da çekişmenin tarafları olan kahramanlar... Bu karşılaşmalar bir antik yunan mitinden beri, dünyayı salt mantık ya da duygunun almasının ne kadar korkunç olacağını da hatırlatan değerli rekabetlerdir aynı zamanda. Bazen ise, Matisse ve Picasso’da olduğu gibi, taraflarının, her gün kendilerinden daha usta birinin varlığından duyduğu endişe ile fazla mesai yapmalarına neden olacak kadar da tatlı çekişmelerdir. Bütün yarışlarda olduğu gibi, bu çekişmeler de önce kimin en büyük, en önemli olduğu sorusuyla başlar. Tartışma, birliğin ve doğrunun karşıtlarla varolduğu fikri hatırlanıp yarıda kesilene kadar da devam eder.
18. yüzyılın İngiltere’sinde yaşayan , Thomas Gainsborough(1727-1788) ve Sir Joshua Reynolds (1723-1792) isimli iki sanatçı da böyle bir tartışmanın kahramanları olmuşlardır. Bu tartışmalarda Gainsborough’ un ‘kendiliğinden’ resim anlayışı , eril resimleriyle karşısında duran Reynolds’ un dişil karşıtı kabul edilmiştir.¹ Rokoko üslubunu kadınsı olarak da tanımlayan tarihçiler, her ikisi de bu üslupta ürünler veriyor gibi görünen bu iki sanatçının arasındaki ayrımı kabaca şöylece çizerler; Gainsborough’un idilizmi ne kadar rokoko sayılırsa, Reynolds’un ‘yüce sanat’a hizmet eden kasıtlı lirizmi o kadar klasiktir.
Yaşça Gainsborough’dan büyük olan Reynolds, İngiltere’nin ilk akademisi “Royal Akademi”nin kurucularındandı ve ilk başkanlığını yaptı. Reynolds hem artistik anlamda hem de bir estetikçi olarak Kraliyet Akademisi için yazdığı “konuşmalar”ıyla² döneminin İngiliz sanatını geliştirmek için uğraş vermişti. Babasının papaz olduğu okulda ilköğrenimini tamamlayan Reynolds, daha bu yıllarında klasik antikite ile en az İngiliz edebiyatı kadar ilgileniyordu. Genç Reynolds 13 yaşında iken sanatçı olmayı sadece bir yazar ve fikir adamı olmaya yeğledi ve Thomas Hudson’ın Londra’daki atölyesinde, hocasının gözde çıraklarından biri olarak çıraklık eğitimine başladı. Sanatçı, ileride yapacağı güney seyahatine kadar, 18. yüzyıl İngiltere portreciliğini de etkileyen Anthony Van Dyck’ın barok üslubunun izlerini sürmeye gayret etti. Fakat onun tüm sanat yaşamını etkileyecek olan yolculuk 16 yaşındayken Arkadaşı Augustus Keppel ile Minorca’ya yelken açması ile başladı. Minorca’dan eski Yunan-Roma heykelinin ve İtalyan resim sanatının merkezi olan Roma’ya geçişi, onun sanatını , sanata bakışını ve geri kalan bütün hayatını etki-lemiştir. Burada, onu döneminin İngiliz resminin zirvesindeki yere taşıyacak olan teorisinin, yani ustalardan aldıklarını yine kendi ustalık anlayışı ile, portrecilikte birleştirmenin ipuçlarını aldı. Son durağı olan Venedik’te bu ustaların kimler olabileceğine dair olan sorusu, Titian, Tintoretto ve Veronese’nin ışık ve gölgeyi kullanma biçimlerini görünce netleşti. Kraliyet akademisindeki öğretmenliği boyunca öğrencileri olan genç İngiliz sanatçılara Floransa, Roma ve Venedikli ustalardan çalışmalarını öğütledi. Gainsborough da bir süre için bu kraliyet okulunun önemli öğretmenlerinden biri oldu. Onun sanat anlayışı, Reynolds’un aksine kendiliğinden oluşan doğallığa övgüydü. Hiçbir zaman güneye gidip İtalyan ustaların işlerini görme arzusu da duymadı. Bolca portre yaptı fakat asıl aşkı kırsal manzaralardı. Babası bir papaz olan Reynolds’un aksine, Gainsborough yün işçisi bir babanın çocuğuydu. 13 yaşında Hubert Gravelot’un çırağı olarak, aynı Reynolds gibi Londra’da sanat eğitimine başladı. Aslen Fransız olan ve o dönemde Londra’daki sanat camiasında hatırı sayılır bir yeri olan ustasının yanında, rokoko üslubunu Fransız yorumuyla tecrübe etti.
Gainsborough döneminin en önemli ressamlarından biri değildi. Reynolds’ın geniş entelektüel çevresi söz konusu olduğunda, onun Bath’daki şarkıcı ve oyunculardan oluşan ‘sanat çevre-si’nin lafı bile olmazdı. Zaten çağdaşları ile birlikte algılanamayacak kadar modern bir ressamdı. Zamanında Reynolds’ın yanında olan tüm lütuflar, empresyonizm gibi bir akıma hakkını veren modern eleştirmenlerce Gainsborough’a iade edilmiştir. Çünkü Gainsborough’un resimlerine Reynolds’un getirdiği eleştiri gibi; onlar da ‘bitmemiş resimlerdir’¹. Ancak 19. yüzyılın sonunda resimdeki değerlerin ve görme alışkanlıklarının devrimi ile Gainsborough’un yapıtları modern sınıfa sokula-bilecektir. 18. yüzyıl portrecilik anlayışına uygun bir şekilde, aydınların, sanatçıların ve burjuva kesimi ile varlıklı çiftçilerin portrelerini yapan iki sanatçının da, konu seçimleri dönemlerinde değerli bir yerleri olmalarını garantilemiştir. Ama daha önce de söylediğimiz gibi, Gainsborough’un çağdaşları gibi algılanamamasında başka farklılıklara sahip olması yatar. Bu farklılık biçimsel ve içerik olarak portreciliğe yaklaşımındadır. Hem Reynolds’un hem de Gainsborough’un çizdikleri, döneminin önemli aktrislerinden Sarah Siddons portrelerinde bunu daha net görebilmek mümkündür.
Reynolds’un 1784’te yaptığı ‘trajik düşünceler içinde Sarah Siddons’² portresi, onun ‘yüce sanat’ adına, yani İngiliz sanatını kıta sanatı ile aynı noktaya taşımada ulaştığı bir başarıdır. Royal Akademinin başkanı olarak ileri sürdüğü, sade portre anlayışını tümüyle gerçekleştirebildiği bir resimdir. Bu yüzden Sarah Siddons’ın portresi sadece Gainsborough ile farklılıkları yorumlayabileceğimiz bir resim değil, aynı zamanda tipik bir Reynolds resmidir. Reynolds’un bu portre anlayışını şöyle açıklayabiliriz. Bu fikir, tarihsel portreciliğin standartlarını, kavramsal ve stilistik bir portrecilikte birleştirmekle oluşmaktaydı; fizyonominin benzetilmesi ya da giysinin çağın modasını yansıtması önemsenmeden, evrensel ya da daha doğrusu zamanla değişmeyecek kıtasal beğeniye hizmet eden bir anlayışla yapıtın oluşturulması fikri. İşte Reynolds’un Sarah Siddons’ ında bütün bu kasıtlı idealizasyonu ve teatral oturuşu ile mitolojik bir konunun taklidini buluruz. 1784’te Royal Akademinin rutin sergisinde yer alan resim, eminiz Sarah Siddons’ın oldukça hoşuna gitmiştir. Çünkü Bayan Siddons bu portreyi yaparken Reynolds’ın resmi kendine benzeterek yapmayacağının farkındaydı. Şimdi elimize geçen kaynaklarla biliyoruz ki, Sarah Siddons hiç te Reynolds’ın resmini yaptığı kadın değildi. Ama aktrisin siparişi verirken söylediği şu sözlerden de anlıyoruz ki, bu o dönem için tamamen kabul edilir bir şeydi: “ Tartışılmaz tahtını yükselt ve nazikçe serp üzerime Trajik Durum’la ilgili parlak fikirlerini” ..3

Antikite dalgasının İngiltere’yi yeni vurmuş olması oldukça doğaldı. 18. yüzyıl Avrupa’sında, güneyde yaşanan çatışmalar sanatçıların hepsini kuzeye sürüklemişti. İngiliz sanatının gelişmek için güneyden sanatçı ihraç etmeye ihtiyacı kalmamıştı böylece. İşte bu rönesansı yeniden keşfi İngiltere’nin özellikle aydın burjuva kesimi etkisi altına almıştı. Royal akademinin duvarları içinde hararetle antikite tartışılıyordu. Michelangelo ve Aristoteles sözcükleri defalarca tekrar ediliyordu. Gainsborough gibi kendi dehasını sanatını icra etmekte yeterli bulan birkaç kişi hariç Londra’nın aydın burjuvazisi bu manzara içindeydi. Bu anlamda Gainsborough’un, Reynolds’dan sadece birkaç sene sonra yaptığı Sarah Siddons portresi, natüralizm sevdası adına bu klasik idealizasyondan feda ettiğini gösterir. Onun Bayan Siddons’u, poz veren bir bayandır. Doğal haliyle resmedilmiştir, elbiseleri o dönemde İngiliz kadınlarının giydiği türden elbiselerdir.
Gainsborough Bayan Siddons’un fizyolojik detayları ile bu kadar ilgilenerek, Reynolds’un her zaman savunduğu zamansızlaştıran genelleştirmesine aykırı bir resim yapmıştır. Reynolds’un yine sembolik ya da şiirsel diye çağırabileceğimiz anlayışı yerine, o gözlemci ve ifadeci bir üslubu tercih etmiştir. Gainsborough 1771’de yazdığı manifestosunda portrecilikle ilgili çözümünü şöyle açıklamıştır:
“ ...Ses, Hareket gibi bir şeyin tanınmasını sağlayan özelliklerle resmi yap... Bir yüzü gerçeğinden bir milim uzağında resmeden sanatçı, isterse kasları ben buradayım diyecek kadar gerçekçi yapsın, zavallı bir duruma düşecektir...” 4
Gainsborough natüralist bir yüzün, geri kalanı yarım bırakılmış bir portreyi bitmiş gösterebileceğine inanıyordu. Reynolds’un öğrencilerine kaçının dediği anlayışla resimlerini seyircinin zihninde bitirmeyi hedefliyordu. Fakat aralarında aynı okula öğretmenlik yapmak dışında centilmence bir arkadaşlığı olan bu iki ressam bir-birlerine haklarını daima teslim etmişlerdi.
Reynolds ve Gainsborough da yaşamları boyunca yapmak istedikleri konuları yapacak zamana sahip olamamaktan yakındılar. Reynolds tamamen mitoloji konulu resimlere vakit ayırmak isterken, Gainsborough kır manzaraları yapacak vakti bulamamaktan yakındı. Bu ortak dilek bile, sipariş üzerine yaptıkları portrelerinde önemli farklılıklar yaratmalarına neden oldu. Genel olarak dönemin İngiltere’sinde kır yaşamı yaygın bir özlemi ifade ediyordu. Soylular kırlarda resmedilmekten ve özenle inşa ettikleri kır evlerinin ve sahip oldukları geniş arazilerin önünde ‘mütevazi’ bir görünüm içinde yer almaktan memnuniyet duyuyorlardı. Bu anlamda iki sanatçı da tekli ya da grup portrelerini arka planda kır manzaraları ile yapmışlardır.
Reynolds için kır manzarası demek, yenilik imkanı demek değildi. ‘Lady Elizabeth ve Çocukları’nı resmettiği 1777 tarihli portesinde, kıta sanatının ustaları ile bağını bir daha görmek mümkündür. Kadının elbisesinin üzerine düşen kırmızı ipekteki aşırı hacim etkisi, maniyerist ve barok üslubun mirasıdır. Arkada kalan kır dokusunda ise aynı öndeki heyecanı göremeyiz. Çünkü Reynolds için manzara, Gainsborough kadar heyecanlı resmedilecek bir konu değildi.
Gainsborough Bath’ da ve Londra’da daima ustaların kır resimlerinden kopyalar çalışıyordu. Bilindiği kadarıyla hiçbir zaman manzarayı modelden çalışmadı. Hayalinde dokuduğu kır esintilerinde gene de, Ruisdael ve Rubens’in etkileri görülebilir. Teknik olarak, geniş bir yelpazede idillik görüntüleri resmettiği biliniyor. Reynolds’un akademik üslubu kır manzaralarında bile kendini gösterirken, Gainsborough da Turner’ı az da olsa hatırlatacak sıcak ve ritmik tatlar bulmak mümkün. Reynolds’a göre her zaman daha renkçi olan Gainsborough, İngiliz manzara resmine yoğun araştırmaları ile büyük bir miras bırakmıştır. Bir sergi sırasında çıkan ufak bir anlaşmazlık yüzünden, Royal Akademi’deki kariyerinin sonlanması, sonradan anlaşılacak olan dehasını serbestçe natüralist resimler yapmaya harcamasını sağlamıştır.
Aralarındaki tüm uyuşmazlıklara ve her güncel sergide küratörlerin bu sanatçıları kafa kafaya çarpan metinler yazmalarına rağmen, Reynolds ve Gainsborough dönemlerinde sakin bir rekabet estirmeyi başarmışlardır. Reynolds Gainsborough’ta kolay kolay sahip olunamayacak saf dehaya saygı duymuş, Gainsborough ise Reynolds tarafından takdir edilmeyi önemli bir kazanç olarak görmüştür. Gainsborough’un son bilinen mektubu, çok hasta olduğu bir zamanda, 1788’de zor ilişkileriyle ünlendiği Royal Akademi’ye ve tabii ki Reynolds’a bir davet niteliğinde yazılmıştır. (5) Bu mektupla yapılan davetten de anlaşıldığı üzere tüm bu bozuk ilişkiler, iki sanatçıdaki centilmen ruhu yok edememiştir.

1...Bkn. Robert W. Jones, Gender and the Formation of Taste in Eighteenth- Century Britain: The Analysis of Beauty, Cambridge University Pres, 1998
2 ...Royal Akademinin başkanı olarak sanat üzerine yaptığı rutin konuşmalar. Sir Joshua Reynolds, Discourses on Art, Robert R. Wark , Yale University Pres, 1975
3....Bkn. Reynolds, Discourses IV ve V, 1771 de söylenmiş ve 1772’de başılmış.
4....Sir Joshua Reynolds, Sarah Siddons in the Guise of a Tragic Muse, 1784, J. Paul Getty Museum
5...Bkn. The Letters Of Thomas Gainsborough, John Hayes, Yale University Pres, 2001, sf. 46
..................................................................




KAYNAKÇA
Gombrich, E.H. Sanatın Öyküsü, Remzi Kitabevi,1999
Hayes, John, The Letters Of Thomas Gainsborough, Yale University Pres, 2001
Jones, Robert W., Gender and the Formation of Taste in Eighteenth- Century Britain: The Analysis of Beauty, Cambridge University Pres, 1998
Lindsay, Jack, Thomas Gainsborough: His Life and Art, New York, Universe Boks, 1981
Olsen, Kristen, Daily Life in 18 th Century England, The Greenwood Pres, 1999
Reynolds, Sir Joshua, Discourses on Art, Robert R. Wark , Yale University Press, 1975
Tscherny, Nadia, Art İn America, Brant Publications, 2003
Tuberville, A.S. , English Men and Manners İn the Eighteenth Century, Oxford University Press, 1926
Turani, Adnan, Rokoko Resim sanatı, Dünya Sanatı Tarihi, Remzi Kitabevi, 2005
Utterback, Ryan, 18th Century English Culture, Manketo, Minnesota State University Press, 2000
Wark, On İngiliz Resim, sf. 46, Yale Üniversitesi Basımevi


Biyoniknaiv İstanbul'2006


__________________
.kendiliğinden şey.
Sayfa%Sayfa no%Toplam sayfa%  sorted by
 
Hızlı cevap

Hızlı cevap göndermek için giriş yapınız

Tweet this page Post to Digg Post to Del.icio.us


Create your own FREE Forum
Report Abuse
Powered by ActiveBoard